31 Mart 2013

Gökçe Bahadır kalbine giden yolu açıkladı!..


Gökçe Bahadır, Temmuz 2011'de evlendiği Ali Sunal'dan Şubat 2012'de boşanmıştı. 'Aysel'i canlandırdığı 'Kayıp Şehir'in 'İrfan'ı İlker Kaleli ile sadece 1 ay aşk yaşamıştı.  Gökçe Bahadır, ALL dergisine verdiği röportajda bir erkekte aradığı kriteri açıkladı: "Ayakkabımın bağcıklarının bağlanmasını isterim. Bundan etkilenir ve romantik bulurum!"

Nihat Doğan Harem'e giriyor!..

Başrollerini Mehmet Ali Erbil, Levent Üzümcü, Nurseli İdiz, Gamze Karaman, Önder Açıkbaş'ın paylaştığı Harem adlı diziye sürpriz bir isim daha katılıyor.



Chavez'in cenazesi için Venezuela'ya, Nevruz için Diyarbakır'a giden Nihat Doğan bu kez bir diziye konuk olacak. Harem dizisinin yeni bölümünde ıssız adaya düşen oyuncuları, bu konudaki başarısını Survivor'da kanıtlamış olan Nihat Doğan kurtaracak.

Nisan ayından itibaren Salı günleri yayınlanmaya başlayacak olan komedi dizisi Harem'e konuk oyuncu olarak katılacak olan Nihat Doğan ile ıssız ada çekimleri önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek.

Bir şizofrenin gözünden Hz. Muhammed

Kutlu doğum haftasının yaklaştığı şu günlerde Yazar İsa Yılmaz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatını farklı bir açıdan ele aldı. Özellikle gençlerin ilgisini çekecek olan Aşk-ı Ekber romanı Kent Kitap’tan çıktı.

İşlediği bir cinayetten sonra felsefe profesörünün hayatı alt üst olur. Romanda, gerçeklik algısını yitiren profesörün hakikat arayışı karmaşık bir olay örgüsüyle anlatılmaktadır. Gerçeğin izini süren profesör bir türlü şüphelerden kurtulamazken vardığı her sonuçta bir başka sorunla karşılaşır. Tüm bu karmaşayı çözecek bir şeye ihtiyacı vardır. Her şeyi özetleyen bir kelimeye…

Acaba o kelime nerede çıkacaktı karşısına?

Allah’ın bir var etme sanatı olarak kullandığı altın oran ona bir yol gösterecek miydi? Acaba şizofreni denen çaresiz illetten kurtulmanın bir yolu var mıydı? Bu hastalığa çare olacak bilgilerle Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yaşamı arasında bir bağ kurulabilir miydi?

İstanbul’da başlayan, Paris’e ve onun ardından Mekke’ye uzanan gizem ve akıl dolu bir maceraya hazır mısınız? Aşk-ı Ekber’in sayfalarını çevirebilirsiniz?

Zuckerberg’e milyar dolarlık vergi faturası

Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’e 1 milyar dolarlık vergi faturası kesildi.

Popüler sosyal medya ağı Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg’in aldığı hisseler kendine vergi olarak geri döndü.

ABD vergi dairesi (IRS), Zuckerberg’in geçtiğimiz sene Facebook’un halka arzı sırasında opsyionla tanesini 6 sentten aldığı 60 milyon Facebook hissesini genç CEO’nun gelir hanesine yazıp vergilendirdi.

Zuckerberg söz konusu opsiyonları henüz paraya çevirmemiş olmasına rağmen bu durum IRS’in onları gelir olarak nitelendirmesini engellemedi.

YÜZDE 50’YE YAKIN VERGİ

Elindeki 60 milyon hisseyle birlikte yıllık geliri 2,3 milyar dolar olarak hesaplanan Zuckerberg’e gelirinin yüzde 48,3’ü kadar, yani 1,1 milyar dolarlık vergi faturası kesildi.

Zuckerberg’in kesilecek yüklü vergi faturasını beklediği ve vergi borcunu karşılayabilmek için 1,135 milyar dolarlık Facebook hissesi sattığı da gelen bilgiler arasında.

Genç CEO’nun toplam serveti ise 13,3 milyar dolar seviyesinde.(CNN)

Kenan, Beren’in sevişme sahnelerini izlemiyor!

Posta’nın haberine göre; Kenan Doğulu 39 yaşında. Şimdiye kadar yerli yabancı birçok manken ve oyuncuyla birlikte oldu. Kenan Doğulu 1 yıldır da Beren Saat ile aşk yaşıyor. Malum; Beren, Kanal D’deki ‘İntikam’da ‘Yağmur’u canlandırıyor. Rolü gereği de sık sık ‘Emre’ (Mert Fırat) ile yatağa giriyor. Perşembe akşamı yayınlanan bölümde yine sevişme sahnesi vardı. Bu görüntüler reyting rekoru kırdı, internette de ‘çok ateşli’ bulundu.

Kenan Doğulu ise yakınlarına şunları söyledi: “Onca ünlü sevgilim oldu, dergilere seksi pozlar veriyorlardı. Hiçbirini zerre kadar kıskanmamıştım. Ama bu kez farklı. İtiraf edeyim ki, Beren’i kıskanıyorum. İyi biliyorum ki, o bir profesyonel. İşi bu. Saygı duyuyorum. Yine de kıskançlık damarım kabarıyor işte. Böyle bir şey ilk kez başıma geliyor. Bu yüzden mümkün mertebe sevişme sahnelerini izlememeye çalışıyorum.”

Buse Terim Twitter'dan gözdağı verdi

Moda yazarlığı yapan Buse Terim, kendisine Twitter üzerinden küfür ve hakaret edenlere gözdağı verdi.

Buse Terim'den gözdağı Fatih Terim'in moda blogger'lığı yapan kızı Buse Terim, kendisine Twitter üzerinden küfür ve hakaret edenlere gözdağı verdi.

Terim, kendisine Twitter üzerinden kendisine hakaret eden bir kişi hakkında dava açtı.

Mahkeme kararını, kendi hesabından, "Tekrar edelim, bundan sonra Twitter üzerinden edilen hakaret, küfür vs. edenler cezasız kalmayacak" notuyla duyurdu.

Kendisine edilen küfür ve hakaretler nedeniyle zor zamanlar geçiren Terim, bundan sonra benzer sorunlar yaşamamak için mahkeme kararının fotoğrafını paylaşarak gözdağı verdi.

Hem kulaklara, hem gözlere!..

Özsüt, kuruluşunun 75'inci yılını İzmir'in Çeşme İlçesi'nde şarkıcı Ziynet Sali'nin sahne aldığı gecede bayileriyle kutladı.

Altın Yunus Resort & Thermal Hotel'deki, 'Yerli Jennifer Lopez' lakaplı sanatçı Ziynet Sali'nin sahne aldığı geceye, televizyon programın yapımcısı ve sunucusu Mesut Yar, 'Seksenler' adlı televizyon dizisinde 'Pastacı Sami' karakterini canlandıran Berat Yenilmez, Özsüt Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Urlulu, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Süleyman Toprak, kurucu ortaklardan Yunus Toprak, Yönetim Kurulu üyesi Dilek Kundakçı, Özsüt Genel Müdürü Yıldırım Çullu, Özsüt mutfak ustalarıyla bayiler ve aileleri katıldı.

Gecede konuşan Özsüt Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Urlulu, babasından devraldığı markayı ilk günkü heyecanı ve tadıyla korumaya özen gösterdiklerini söyledi. Urlulu, 1992 yılında İzmir'in Alsancak Semti'nde açtıklari ilk şubenin ardından bugün 42 şehirde 165 şubeye ulaştıklarını ve bundan dolayı çok mutlu olduğunu ifade etti. Mesut Yar da Özsüt'ü marka haline getiren ustaları kutladı.

Daha sonra sahneye çıkan Ziynet Sali, Türkçe ve Yunanca şarkılar söyledi, geceye katılanları coşturdu.

Merkür'den gelmiş olabilir!..

Bilim adamları geçtiğimiz yıl Fas'ta bulunan yeşil taşın Merkür'den gelmiş olabileceğini düşünüyor.


Mars'tan gelmediği ve göktaşı olmadığı kesin olan taşla ilgili incelemelerde bulunan Göktaşı uzmanı bilim adamı Anthony Irving, Texas'ta düzenlenen bir konfernasta NWA 7325 adı verilen taşın Merkür'den gelmiş olabileceğine dair emareler olduğunu söyledi.

2012'de Fas'ta 35 parçadan oluşan bir grup taş keşfedilmişti. Eski oldukları anlaşılan taşlar 4,56 milyar yıl öncesine tarihlenmişti.

Irving, taşın Merkür'ün yüzeyiyle benzerlikler taşıdığını belirterek NWA 7325'in daha önce karşılaştıkları göktaşlarından kesinlikle ayrıldığının da altını çizdi.

Taşın düşük bir manyetik etkiye sahip olduğunu ve Messenger uzay aracının Merkür'de de benzer bir etkinin olduğunu tespit ettiğini belirten Irving, araştırmalarının sürdüğünü de belirtti.

Carlos'un Kebapla İmtihanı


"Plajda dans eden, gitar çalan biribirinden yakışıklı adamlar olarak çıktılar karşımıza. Pirelli takvimi gibi takvimleri yapıldı, hatta gazetecilere bizzat gelerek teslim ettiler. O gün yaşanan heyecan dalgasını, ayrı bir gündem maddesi olarak ele almak gerekir. Carlos Martin o adamlar içinde en dikkat çekeniydi. İspanyol'du bir kere, sıcak kanlıydı... Bunlar yetmezmiş gibi bir de güzel gülüyordu. Twitter'da, Facebook'da hayran siteleri açıldı. Türk erkeğinin Victoria's Secret kalesine karşı, kadınların koçbaşı olarak kullanıldı. İstedim ki ortalıklarda baklava desenli vücuduyla dolaşan ve bizi haset diyarlarında mecnun yapan bu adamı ocakbaşına oturtayım. Önüne vereyim çöp şişi, alayım ciğeri. Bakalım el mi yaman, bey mi yaman... İstikamet Ocakbaşı; huzurlarınızda plajlardan hatırladığınız Carlos Martin; ya da bu röportajlık 'Amcaoğlu Carlos'... "

REAL MADRID MAÇINDA CİMBOMBOMLU'YUM 

Aslında bir İspanyola göre futbolla çok fazla ilgili değilim. Sadece doğup büyüdüğüm Zaragoza şehrinin takımını tutardım küçükken; o kadar. Şimdilerde de denk geldiğim zaman Barcelona maçlarını izliyorum. Onları bütün dünya izliyor zaten. Türkiye'de takım tutmuyorum ama Real Madrid karşısında Galatasaray'ı destekleyeceğim. Çünkü o kadar fazla Türk arkadaşım var ki; onların mutluluğuna ortak olmak istiyorum. Zor bir maç ama neden olmasın…

METROBÜSTE TANIMADILAR

İstanbul'da en kötü iki şey? 

Listenin başında kesinlikle trafik gelir. Zaten ikinci sıraya da toplu taşımayı koyarım. Bir keresinde oturduğum eve mobilya almak için Bayrampaşa'daki bir alışveriş merkezine gitmem gerekti. Önce metrobüse bindim. Fakat metrobüsün metroyla bağlantısı olmadığından inip 10 dakika yürüdüm. Sonra metroya bindim; inip tekrar yürümem gerekti. Toplu taşıma büyük sorun...Tabii bu sorunun temelinde ne var bilemem ama ulaşım konusunda zorlandığımı itiraf etmeliyim.

 Metrobüste tacize uğramadın mı peki? Ufak tefek sıkıştırmalar falan...

Hiç karşılaşmıyorum. Bence burada ünlü insanlar toplu taşımaya çok binmediğinden, insanlar tanıdığı bir simayı gördüklerinde o olduğuna inanmak istemiyor, kesin benzettiğini düşünüyor. Ben de bunun avantajını yaşıyorum. Gözleri beni bir yerden ısırıyor ama "Yok canım, Carlos niye otobüse binsin!" diye düşünüyorlar büyük ihtimalle... İşime geliyor bu durum; insanlarla iletişim kurmak, gözlem yapmak açısından da önemli. Zaten sokakta yürürken insanlar bana bakıyor mu diye dikkat etmem.

DOĞAYLA ARAM ÇOK İYİDİR 

 Bir günün nasıl geçiyor peki? Biscolata erkeği gibi ortalıkta kadınların gönlünü çalmak için gezmiyorsun herhalde... 

Normalde de öyle bir adam değilim. Ortalıklarda dolanıp kendimi göstermeyi sevmem. Son zamanlarda bu dizi çekimleri dolayısıyla da ekstra bir şey yapmaya fazla zamanım olmuyor zaten. Evden sete, setten eve durumu. Son birkaç gündür 15 saate yakın çalışıyorum. Zaten çok şehirci bir adam değilim; daha çok doğada olmayı seviyorum. Bisiklete binerim, trekking yaparım, koşarım...

KENDİMİ ASLA YAKIŞIKLI BULMAM

 Yakışıklı bir adam olmanın avantajları elbet vardır; dezavantajları ne peki?
Bu soruya cevap verebilmek için kendimi yakışıklı olarak görmem lazım ilk başta.

Değil misin? 

Normal bir adamım.

 Sen normalsen ben nasıl bir adamım?

Sen de normal bir adamsın.

 Beni neden Biscolata erkeği yapmadılar o zaman?

Doğru zamanda, doğru yerde olmamışsın demek ki. Şaka bir yana ben profesyonel yaşamımı fiziksel özelliklerime göre şekillendiririm; hayata bakışımı değil. O yüzden herhangi bir avantajı veya dezavantajı olmadı bana. Sadece normal insanlardan biraz daha uzunum, o kadar galiba.

TÜRK ERKEKLERİ BENİ KISKANMIYOR

 Sence trük erkekleri için bir tehdit misin? 

Türk kadınlarının, reklamda oynayan tüm ekibe büyük ilgi gösterdiğini farkettim. Hatta sosyal medyada olan biteni de takip ettim. Ama endişelenecek bir şey yok. Buraya bütün kadınların kalbini çalmaya falan gelmedim. Zaten öyle bir adam da değilim. Sokakta yanınızdan geçsem, büyük ihtimalle beni farketmezsiniz. Evimden işime, işimden evime bir hayatım var. O yüzden Türk erkeklerinin bana karşı kıskançlık beslediklerini de sanmıyorum.

 Peki, kadında tahammül edemediğin neler var? 

Bugüne kadar uzun ve mutlu ilişkiler yaşadım hep. Çabucak tüketilen ilişkiler bana göre değil. Genelde uyumlu bir adamımdır ama kıskançlığa ve yalana tahammül edemem. Kendime söz geçiremediğim ender konulurdandır bunlar. Zaten çok normal standartlarda yaşayan bir adamım; sevgilim üzerine bir de kıskançlık yaparsa, hayat çekilmez olur.(Acunn-OKAN CAN YANTIR)

One Direction Köşeyi Döndü


25 milyon euro değerindeki One Direction İngiltere’nin en zengin erkek müzik grubu olarak gösterildi.

Sevilen grup Sunday Times Rich’in kayıtlarına göre, ilk kez 2010 yılında bir araya geldiklerinden beri büyük bir servet topladı.

Önümüzdeki ay açıklanacak zenginler listesine göre, 19 yaşındaki grup üyeleri Harry Styles, Liam Payne, Niall Horan ile Zayn Malik(20) ve Louis Tomlinson’ın(21) bireysel servetleri tavan yaparak 30 yaşın altındaki müzik milyonerleri arasına katılmalarını sağladı ve grup ülkedeki en zengin erkek müzik grubu oldu.

Yetenek yarışması X Factor’ın eski yarışmacıları, içinde 1 numara olan şarkıları What Makes You Beatiful’u bulunduran ilk albümleri Up All Night’ın 16 ülkede birden müzik listlerinin ilk sırasına yerleşmesinin ardından köşeyi dönmüştü.(Acunn)


İşte dünyanın en ünlü 7 vergi cenneti!


Hafta boyunca bütün dünya, birçok Rus zenginin vergiden kaçırdığı milyarlarca dolara evsahiplği yapan Kıbrıs Rum kesimindeki finansal krizi konuştu. İflastan kaçabilmek için AB’nin kredi şartlarını kabul edince olan bu ülkeye paralarını kaçıran Rus zenginlere oldu.

Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, dünyada vergi cenneti olmayı bir tür finansal strateji olarak belirlemiş 50 kadar ülke ya da bölgeden biri. Eğer uluslararası bir şirketseniz ya da varlıklı biriyseniz bu 50 ülkeden birinde paranızı tutuyor olma olasılığınız büyük. Vergi Adaleti Ağı (Tax Justice Network) isimli kuruluşun hazırladığı rapora göre dünyanın birçok ülkesindeki zenginlerin neredeyse hiç vergi alınmayan ülkelerde sakladığı para miktarı 21 trilyon dolara ulaştı.



İşte dünyanın en ünlü 7 vergi cenneti:



KIBRIS RUM KESİMİ

Nüfus: 1,1 milyon

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla: 23,57 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Yüzde 10 şirket vergisi ve saydamlıktan uzak bir iş ortamı

Yabancı para: Bloomberg Businessweek’e göre çoğunluğu Rus oligarklara 26 milyar dolar.



LÜKSEMBURG

Nüfus: 514 bin

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla: 42,19 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Reuters haber ajansına göre Lüksemburg, yüzde 6 vergi oranı ve fikri mülkiyetten elde edilen gelire muafiyet sunuyor. AB içindeki statüsü de Avrupa çapında kırmızı damga yemeden satış yapmak isteyen şirketlere çekici geliyor. Örneğin Lüksemburg’u ‘Avrupa karargahı’ ilan eden Amazon burdaki ofisi aracılığıyla tamamı vergiden muaf 2 milyar dolardan fazla kazandı.



BERMUDA

Nüfus: 70 bin

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla: 4,5 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Şirket gelir vergisi hiç yok. Ayrıca Bermuda yasalarındaki boşluklar, özellikle Amerikan sigorta şirketlerine parayı ada üzerinden geçirme ve IRS’in cezasından kurtulma imkanı veriyor. Adanın GSYH’nın yüzde 40’ı bu tür finansal hizmetlerden geliyor.



CAYMAN ADALARI

Nüfus: 54 bin

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla:  2,25 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Doğrudan vergi yok. Adada kayıtlı 91 bin 712 şirketin mal varlıkları toplamı 1,607 trilyon doları geçiyor. Adanın en ünlü sakini ise özellikle Dublin’deki Avrupa karargahıın parasını buraya taşıyan Facebook.



İSVİÇRE

Nüfus:  8 milyon

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla:  362,5 milyar dolar

Vergi teşvikleri: İsviçre banka hesaplarının şöhretini duymayan kalmadı. Ülkenin mevduat sahiplerinin kimlik mahremiyetini sağlayan sıkı yasaları burayı dünyanın her yerindeki zenginler için çekici yapıyor.



DELEWARE 

Nüfus:  917 bin

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla:  62 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Düşük vergi oranlarına sahip bu ABD eyaleti, şirket kurmanın son derece kolay olması nedeniyle özellikle ‘çalışanı, mal varlığı ve gerçek yatırımı’ olmayan paravan şirketlerin cenneti yapıyor. Eyaletteki şirket sayısı (945 bin 326) eyalette yaşayan insan sayısından fazla. Eyalet, ABD’de hisseleri halka açık şirketlerin yüzde 50’sinin ve Fortune 500 listesinin yüzde 64’ünün evsahibi. Dünyadan da zenginleri çekiyor. Örneğin, ‘Ölüm Taciri’ lakaplı ünlü Rus silah taciri Viktor Bout’un eyalette iki adresi vardı.



SİNGAPUR

Nüfus:  5,5 milyon

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla:  326,7 milyar dolar

Vergi teşvikleri: Sermaye kazancı vergisi yok. Reuters’in haberine göre Singapur’a akan Alman parasının miktarı iki katına çıkınca Alman hükümeti daha şeffaf bankacılık standartları için baskı yapmaya başladı. Facebook’un kurucu ortağı Eduardo Saverin, Facebook halka açılmaya karar verince ABD vatandaşlığından çıkarak yaklaşık 4 milyar dolarlıyla Singapur’a taşınması da Singapur’un vergi cenneti özelliğini gündeme taşımıştı.
(amerikabulteni)

Doğuştan şaşırtan Tarkan taklidi!

"Benzemez Kimse Sana" yarışmasında Doğuş Tarkan'ı taklit etti.

Show TV ekranlarında yayınlanan "Benzemez Kimse Sana" yarışmacılarından Doğuş Tarkan kılığına girerek "Kayıp" şarkısını söyledi. Doğuş’un hareketlerinin Tarkan’a çok benzemesi izleyenleri şaşırttı.

Juri üyelerinden Seyfi Dursunoğlu şarkısının temposunu düşük buldu. Gecenin sonunda birinciliği ise Müzeyyen Senar taklidi ise Ayşenur Yazıcı kazandı.(medyafaresi)


Samsung Galaxy S4 Ellerde!


Samsung'un amiral gemisi Galaxy S4 tanıtılalı iki hafta oldu ve kullanıcılar bu cihazı ellerine alabilmek için merakla bekliyorlar.

3 UK mağazası ön siparişe sunduğu Galaxy S4'ün bazı özelliklerini gösteren video yayınladı. Videoda çift kamera ile nasıl görüşme yapıldığı ve görüntü alındığına da göz atılmış. Ayrıca Galaxy S4'ün bazı duvar kağıtları da videoda gösterilmiş.

Videoda Galaxy S4'ün hangi özelliklere sahip olduğunu da yazılı olarak da görebilirsiniz. Cihaz İngiltere'de iki versiyonu ile de piyasaya sürülüyor ve videoda Snapdragon 600 işlemcili 1.9 GHz hızında olan versiyonu gösterilmiş.


Mars'ı Bilgisayardan Gezmek İster misiniz?

Bilgisayar başında, Mars'ta gezinti yapmak artık mümkün.

Fotoğrafçı Andrew Bodrov Mars’ta gezinti yapılabilmesi için 407 resmi bir araya getirdi. Fotoğrafçı NASA’dan aldığı fotoğrafları iki haftalık çalışmayla birleştirdi.




(trthaber)

Freddie Mercury, Diana'yı gay bara götürmüş

Queen grubunun solisti Freddie Mercury'nin Prenses Diana'yı erkek kılığında gay bara soktuğu ortaya çıktı.

Britanya’da yayınlanan Sunday Times gazetesinde tefrika edilen bir anı kitabına göre; Queen topluluğunun solisti Freddie Mercury, 80'li yıllarda Prenses Diana’yı erkek kılığında bir gay bara sokmuş.

Britanyalı komedyen Cleo Rocos, “The Power of Positive Drinking” kitabında Freddie Mercury ve komedyen Kenny Everett ile birlikte Diana’ya bir ceket ve şapka giydirdiklerini, güneş gözlüğü taktırdıklarını ve birlikte bir gay bara gittiklerini yazdı.

“İçeri girer girmez bizi fark edeceklerini düşünmüştük ama insanlar boş boş bakıyordu” yazan Rocos'a göre Diana ortamı çok sevmiş.

Rocos, barda Diana’yla flört eden olup olmadığını bilmediğini de yazdı.

Ayşenur Arslan, CNN TÜRK ayrılışının perde arkasını anlattı

Medya Mahallesi’nin ablası, Yurt gazetesi yazarı Ayşenur Arslan, CNN TÜRK ayrılışının perde arkasını anlattı.

Ayşenur Arslan “Başbakan Erdoğan, Doğan Grubu yayın organlarına çıkmıyordu, ben kovulduktan sonra Kanal D ve CNN Türk’ün ortak yayınına çıktı” dedi.. İşte Arslan’ın bugünkü yazısı;

Bu yazı için, ”kendini ne kadar da önemsiyor” der misiniz diye tereddütler yaşadım. Çünkü şöyle başlamam gerekiyor: CNN TÜRK’ten atıldım, Başbakan Erdoğan Kanal D-CNN TÜRK ortak yayınına çıktı.

Tereddüt etmekte haksız mıyım! Koskoca Başbakan, işi yok gücü yok, benimle uğraşacak.. Beni mesele haline getirecek.. CNN TÜRK yayını için benim gitmemi şart koşacak. Gidince de CNN TÜRK yayınına “tamam” diyecek.

Aslında tam da böyle olmadı zaten. Ama en moda tanımlamayla- süreç böyle işledi ve “durumdan çıkartılan vazife” bu oldu.

Şifre gibi yazmayı bırakayım, olan biteni adım adım anlatayım: Malum, Medya Mahallesi iktidar çevrelerinde pek sevilmedi!! Bu yüzden bıçak sırtında ilerledi. Puanlarım biriktikçe birikti! Nihayet, 2012 yaz başında program normalinden iki ay önce tatile sokuldu.

O sırada bin bir dedikodu çıktı. Soran herkese aynı şeyi söyledim. “Bu durumun Ankara ile iktidar ile ilgisi olduğunu hiç düşünmüyorum. Eğer koskoca Başbakan, işi gücü bırakıp benimle uğraşıyorsa vay halimize..”

Ardından, programı iki kişi yapacağımız tebliğ edildi. Birkaç isim konuşuldu. Akif Beki için “evet” dedim. Ekim 2012’de başladık. Kimi zaman kavga-gerilimle, kimi zaman da tatlı didişme denebilecek bir havada yola devam ettik. Derken, 2013 Şubat başında Cumhuriyet Gazetesi’nde bir röportajım yayımlandı. Meslektaşım Akif Beki’yi sormuştu, ben de şöyle bir yanıt vermiştim: “Onunla ilgili çok bilgim yoktu, bir iki kere program yapmıştık, o kadar. Ekrana çıkabileceğim isim olabilir diye düşünmüştüm.”

Bu röportaj 3 Şubat Pazar günü yayımlandı. 4 Şubat Pazartesi günü işe gittim. Her zamanki gibi yayın hazırlığımı yaptım. Sonra makyaja geçtim. Ve yayına sadece yarım saat kala, Akif Beki gelmediği için programın yapılmayacağı söylendi.

“Akif yoksa program da yok!”

Önce anlamadım. “Ben hazırım, programı yaparım.. Akif’in de mazereti olduğunu söylerim” dedim. Meğer mazeret benmişim! Akif Beki, röportajdaki ifadeye kırılmış. O kadar kırılmış ki, “programı bırakıyorum” demiş. Doğrusu hem komik buldum durumu, hem de 39 yıllık meslek tarihimin öğrettikleriyle “yanlış”. “Bana kırılabilir ama izleyiciye dargınlık olmaz.. Gelir yayınını yapar, sonra kavga mı ederiz, barışır mıyız bakarız. Akif Beki gelmiyor diye program kalkar mı yayından” dedim.

Sonraki anı unutamayacağım. Yaklaşık 20 yıldır tanıdığım, atv Haber’de birlikte çalıştığım CNN TÜRK Haber Genel Yönetmeni Ferhat Boratav daha önce hiç duymadığım kadar sert bir tonda karşılık verdi: “Evet! Akif Beki yoksa Medya Mahallesi de yok, tamam mı!”

Sahiden de öyle oldu. Program yayından kalktı. Akif Beki’nin yumuşaması beklenmeye başlandı. Ben doğrusu konuyu “yönetim zafiyeti” olarak yorumladım önce. Hani vaktinde ikimizi konuşturmayı başarsalardı.. Hani Akif’i ikna etmenin yolunu bulsalardı.. Hani devreye akil insanları sokup sorunu çözselerdi.. Ancak kısa sürede anlaşıldı ki, çözmek gibi bir niyet yokmuş. Akif Beki’nin krizi bilerek çıkarttığını düşünmüyorum, ama en azından krizin zamanlaması pek uygun olmuş!

Çünkü krizin hemen ardından (önce kapıların ardında, sonra ortalık yerde) sıcak bir sorun konuşulup tartışılmaya başlandı. Başbakan Erdoğan sonunda/nihayet/yaşasın Doğan Grubu’nda canlı yayını kabul etmişti. Ama sadece Kanal D’de. “CNN TÜRK’ü istemiyorum” demişti. Daha önce benzeri hiç yaşanmamış bir şeydi bu. Öyle ya Başbakan’la özel yayınlar STAR-NTV ya da SHOW-SKY TÜRK gibi ana-yavru kanallarda ortak olurdu. CNN-TÜRK dışlanırsa, bu bir “ilk” olacaktı.

Bir süre sonra, bu sohbetlerde adım da açıktan zikredilir oldu. Hatta kimileri, Başbakanlık makamından bana yönelik öfke salvolarından bile söz etti. O nedenle, bir ay geçmeden fişim çekilince şaşırmadım.

Başbakan elbette, “susturun şu kadını” dememişti. Ancak “CNN TÜRK’ü istemiyorum” demesi yetmiş de artmış olmalıydı. Öyle ya, olağan şüpheliler listesinin birinci sırasında başka kim olabilirdi!

Ayrılırken bir yönetici “zamanın ruhu, bu!” demişti. Aydın Doğan da, vedalaşırken “muhalefet istemiyorum, yoksa seni severim” diye uğurlamıştı.

Neyse, vatan ve CNN TÜRK sağ olsun!

GÜNÜN TWEETİ

“Ne silahlı çıkış yasası çıkar bu şartlarda ne de PKK silahsız çıkar. İzlediğimiz, hassas süreçte seçmeni hoş tutma oyunu. Buyurun oynayın.” Kadri Gürsel (CNN TÜRK Dört Bir Taraf’ın bir tarafı!)

ZOR ANALİZ!

Aşağıdaki satırlar, Özal Hükümeti’nin “sözcülüğü”nü yapmış, önemli bakanlıklarda bulunmuş, parti liderliği gibi bir unvana bile sahip Sayın Hasan Celal Güzel’e ait. Sabah Gazetesi’ndeki köşesinden bir bölüm.. Başbakan’ı “kırmamak” için öylesine uğraşmış ki; ortaya benzersiz bir analiz çıkmış. Meğer PKK terörü bitti-bitecekmiş. Peki, bi sorun niye bitirilmemiş! Yanıt elbette, Yüce Başbakan’ın yüce gönlü! Ama Sayın Güzel’in hakkını vermek lazım. Sahiden çok çabalamış. Yazık!

“Eğer iki ay daha terörle mücadele aynı yöntem ve kararlılıkla sürdürülmüş olsaydı, terör örgütü kendiliğinden çözülecek ve silahlarını bırakıp teslim olmak zorunda kalacaktı. O halde Başbakan Erdoğan neden böyle bir riski göze almış ve iki ay daha sabrederek örgütün sona erdirilmesini beklememiştir? (..) Başbakan Erdoğan, Türkiye’de ve özellikle Güneydoğu Bölgesi’nde bulunan ve zorla da olsa PKK destekçisi haline getirilen 1.5 milyon Kürt kardeşimizin yenilmişlik ve ezilmişlik duygusuna kapılmasını istememiştir. Ayrıca, bu “barışçı çözüm” olarak adlandırılan hareket, PKK’yı desteklemeyen bir Kürt kitlesi bakımından da sempati uyandırmıştır. Buna mukabil, Türkiye nüfusunun yüzde doksanından fazlası, kendisini “taraf” olarak gören ve hâlâ Türk Bayrağı’na ters bakan grubun karşısında gururu kırılarak manzarayı seyretmektedir. Başbakan Erdoğan’ın bu riskli süreçte halkın büyük çoğunluğunu da kucaklamasını ve gönlünü almasını bekliyoruz.”

DENİZLER’E ÇIKAR YOLLAR…

Mahallemizin en genç ve güzel köşecilerinden Aslı Aydıntaşbaş birkaç gün önce Suriye’den söz ederken şöyle yazdı:

“Suriyelilerle her karşılaşmam, o ülkeden gelen her haber, her kare başka bir zulmün aktarımı. Suriye Devrimi, hepimizin gözü önünde barışçıl gösterilerle başladı, aylar sonra meşru müdafaa için silaha sarıldı. Hep ‘devrim’ diyen, ‘Denizler’ diyen, ‘emperyalizm’ diyen dostlar, şimdi neden zalimin karşısında değil asıl bunu anlayamıyorum.”

Acaba, diyorum sevgili Aslı, bu kanlı sahadaki diğer takımın başında “emperyalizmin teknik direktörü ABD”nin olması sence AÇIKLAYICI BİR NEDEN sayılır mı! Ya da Denizlerin ölüme giderken bile sloganlarıyla Amerikan emperyalizmine lanet okumuş olması seni İKNA eder mi!

Paris Hilton evinin kapılarını Ayşe Arman için açtı...

 Paris Hilton evinin kapılarını Ayşe Arman için açtı:
 İçi beni yakar, dışı sizi!
 Ooooo
 yoooo!” diyorum eve adımımı atar atmaz.
 Ev mi, villa mı, malikâne mi, artık neyse…


 Dışı sizi yakar, içi beni! Şaka gibi. Birinin atlayıp, “Kamera şakası! Evi, çekim için bu hale
getirdik” demesini bekliyorum.Ama kimse bir şey demiyor.

İçeride, hummalı bir çekim devam ediyor. Çekimi, bir Türk fotoğrafçı gerçekleştiriyor:

Cem Talu. Paris Hilton, Cem’i Türkiye’de gözüne kestirdi. Taaa buralara kadar getirtti.

Ben henüz Paris’e konsantre değilim. Asistanlar, menajerler, styling’ci ordusuyla da ilgili değilim.
Ben takılı kalmış vaziyetteyim.

Şok içindeyim! Evin dışı, Beverly Hills evlerinden biri.

MEŞHURLAR TEPESİ

Tamam, ben daha önce Beverly Hills evi görmedim. Ama dünyaca ünlü bir ‘celebrity’nin evine gittiğim bilincindeyim. Tabii ki varlık

içinde yüzecek. Boru mu Paris Hilton bu! Yüzüyor.

Ev, dışarıdan ‘ünlü evi’. Üç katlı, havuzlu, sayamayacağım kadar çok odalı, bilmem kaç metrekare arazi içinde, tüm Los Angeles’ı tepeden gören bir ev.

Charlie Sheen ve Guns & Roses’in Slash’ı gibi meşhurlar da komşusu. Topluca bu tepede yaşıyorlarmış.

Kapıda güvenlik sıkı çünkü dışarıda bir paparazzi ordusu var. Garipler, arabanın içinde oturup, ya iş çıkarsa, ya Paris Hilton kafasını uzatırsa diye bekliyorlar.

Öyle cırt diye giremiyorsun. Anasını satayım, sanki Amerika Birleşik Devletleri gümrüğündesin.
- Kime geldin? Neden geldin? Ne kadar kalacaksın?

İnceliyorlar, bakıyorlar. Bir pasaport sormadıkları kaldı. İkna olurlarsa, bir yerleri arıyorlar, o bir yerler, “Tamam” derse girebiliyorsun…

Ağaçlıklı bir yoldan epey ilerliyorsun…

Zenginliğin gözü kör olsun! Evler birbirinden güzel… Hepsi dev ağaçlar içinde.

Buraya kadar normal.

14 numaralı kapının önünde taksiden iniyorum. Villanın dışında dört tane Bentley duruyor. Yok biri, sarı Ferrari’ymiş!

Hadi, bu da normal. Paris, Golf’e binecek değil ya.

Zili arıyorum, bir taraftan da “Acaba doğru yere mi geldim?” diyorum. Belki başka bir ünlünün evidir. Ama kapıda, ‘Princess Paris’yazıyor. Böyle bir tabela asmak tuhaf geliyor ama hadi buna da eyvallah!

KITSCH’LİK ABİDESİ

Amaaaa… Evin içine adımımı attığım anda… İşte ne oluyorsa, o zaman oluyor… ‘Kitsch’likten sarhoş oluyorum! Başım dönüyor. Altınlar,varaklar, ağdalımobilyalar, şömine, 18. yüzyıldan kalma gibi duran oturma takımları…

Ne ararsan var; yok, yok… Sanki Versailles Sarayı! Dışı Amerikan, için Fransız bozması bir saray! Sebebini az sonra öğreniyorum. Adı‘Paris’ olduğu için, bir Fransız etkilenmesi söz konusuymuş. Dekorasyonla bizzat ilgilenmiş ve içine imzasını atmış!

Tavanlar yüksek, duvarlar uçuk mavi. Kenar süsleri, orta süsleri filan anlatılır gibi değil. Tablolar, tablolar… Ama hepsinde Paris Hilton.

Yağlıboya, suluboya, fotoğraf, artık Allah ne verdiyse. İnanılmaz!

RÜKÜŞ AMA NEŞELİ

Tamam kabul ediyorum, rüküş ama eğlenceli de. İç dünyasının ne kadar ‘renkli’ olduğunu anlıyorsunuz...
Ayşe Arman

Doğukan Manço, babası Barış Manço ile arasındaki ilişkiyi anlattı

Gözyaşlarını tutmakta güçlük çeken Doğukan Manço ” Sen her akşam eve baba gelsin diye bekliyorsun. O montajda… Sabah okula gitmek için uyanıyorsun, baban senden önce evden çıkmış. Hafta sonu konserde… Sonra televizyonu bir açıyorsun, başka çocuklarla beraber onlara hediye veriyor. Ben şimdi Adam Olacak Çocuk programını izleyemiyorum. Anlatamıyorum çünkü hislerimi, ifade edemiyorum. Batıkan da arkası dönük dinliyor programı. Sonuçta babası sesini özlüyor ama o başka çocuklarla beraber… 17 yaşında babanla sohbet etmeye başlıyorsun, bir bakıyorsun çok iyi dostun olmuş.” dedi.

Doğukan Manço, babasının ölüm haberini aldığı anı ise “Doktor karşımıza dikildi. Söyleyecek, söyleyemiyor… O sırada arkadan bir ses geldi. ’Ağlama Doğukan annen sana bakıyor’… Kafamı çevirdim, annemle göz göze geldim. O an acımı kalbime gömdüm. İki senem sadece insanları teselli etmekle geçti. Depresyona girdim. Günde 16 saat uyumaya başladım. Ama şimdi düşünüyorum o gün kalp krizi geçirmeseydi babam 99 depreminde geçirirdi. O zaman olmasaydı, başka zaman olurdu. O bugünleri göremezdi, çünkü ben biliyorum ki onun gibi rafine insanların bu dünyada çok fazla yeri yok” sözleriyle anlattı.(medyafaresi)

Gülse Birsel: Parmağı olan konuşuyor!..

Ünlü senarist, oyuncu Gürse Birsel, Hürriyet'teki ilk yazısında sosyal medyaya ağır eleştirilerde bulundu!


 Nezih semtte, ferah, merkezi köşe! Fırsattır!

Her pazar, bu yeni köşe, neşeli, aydınlık ve şehir manzaralı olacak. Ama ‘ecnebi'ye değil! Çünkü şehir Stockholm, Kopenhag, Cenevre değil, bizim buralar. Zaten İsveç'in mizahçısından ne olacak? Dert yok tasa yok, çatışma yok, kültür farkı yok. Tahin helvası bile yok. Tek başına somon fümeyle al espriyi götür bakalım! Tahin helvası olacak ki, somon fümenin komiği çıksın!

Yeniyim burada. Bakkalı, çakkalı öğrenemedim henüz. Komşularımı bile tanımıyorum, gazete basılınca göreceğim sağda solda kim var. “Gel Hürriyet Pazar'a, nezih, aydınlık, merkezi bir köşe ayarladık” dediler!

Hiç naz yapmadım. E gazete iyidir çünkü. Yazar açısından, ‘okumak için para ve enerji sarf eden' insanlar candır!

Ayrıca gazetede, yazarların kimliklerinin gerçek olması gibi son günlerde az rastlanan bir durum vardır! Ben şu an öz hakiki Gülse Birsel'im mesela! Sosyal medya gibi değildir gazete!
Yine sosyal medyanın aksine, en azından genel prensip olarak (!), gazetede gerçekleri yazmak durumundasındır!

SOSYAL MEDYANIN HAVASI BENDE YOK

Ama bir cakası, afra tafrası var ki şu sosyal medyanın, amaan! “Sosyal medya filancayı takip ediyor, feşmekanı acayip tutuyor”, “Sosyal medya bugün de günaydın deyip kahvaltı fotoğrafı paylaştı!”

Sanırsın kullanıcıların okumaktan gözleri pörtlemiş, toptan sürmenaj olmuşlar! Sanırsın Rus klasiklerinde Bolşevik Devrimi ve feminizm temasını irdeliyorlar sabah akşam! Hadi yüzde 80 nüfus için konuşayım, yüzde 20'nin hakkını yemeyeyim: Küfürsüz futbol geyiği döndüren bile başımın tacı, o denli! Parmağı olan konuşuyor!

Zaman zaman mahalle kahvelerinde daha seviyeli muhabbet dönüyor olabilir. ‘Sosyal medya' isimden kazanıyor. Belki mahalle kahvesini ‘Kafeinli idea' filan tabir ediyor olsaydık, "Kafeinli idea'da bugün biz tiiti olduk" diye hava atan, kızı dün gece yavuklusuna kaçmış aile olurdu!

Kafamızda reklam dünyasının eseri, önyargılı resimler var. Sosyal medya kullanıcısı, modern döşenmiş, yere kadar cam bir odada, bilgisayarı başında oturan, gözlüklü, televizyon mavisi gömlek giyen bir tip hayalimizde!

Sanatçılarla ilgili de vardır ya böyle hayali fotoğraflar. Bakınız bizzat ünlüyüm ama Ajda Pekkan'ı tencereden atıştırırken tahayyül edemem!

İşte Kesha’nın kulis istekleri!..

Kesha, 21 Temmuz’da İstanbul Parkorman’da konser verecek.


* Bol miktarda sim ve ışıltılı dekorasyon malzemesi.
* İnsanlığın doğuşu üzerine felsefik kitap veya broşürler.
* Bol miktarda sosisli sandviç.
* Otel odasında saf ipek nevresim takımları.
* 20 koruma
* Konser öncesi rahatlamak için bir meditasyon hocası..

Cyborgları Durdurun!..

Google'ın piyasaya çıkarmaya hazırlandığı 'akıllı gözlük' ve 'sanal gerçeklik aygıtlarına' tepki geldi.
İnternette mahremiyeti korumaya yönelik kampanya grubu, Google'ın akıllı gözlüğü ve diğer sanal gerçeklik aygıtlarının, mahremiyeti korumanın mümkün olmadığı bir ortam yarattığı tehlikesine karşı uyarıda bulundu. Uyarı, gözlüklerin kullanım zamanının sınırlanmasını isteyen "Cyborgları Durdurun" kampanya grubundan geldi.

Grup üyeleri, topyekün bir yasaktan yana olmadıklarını, ancak insanların bütün teknolojik gelişmeleri kaderci bir yaklaşımla kabul etmemeleri, teknoloji kullanımına sosyal ve fiziksel sınırlamalar getirmeleri konusunda uyarıda bulunduklarını ifade ediyor.

Şubat ayında başlatılan Londra merkezli "Cyborgları Durdurun" kampanyası, Google gözlüklerinin piyasaya sürüleceği 2014'ten önce fazla bir gelişme olmasını düşünmüyor. "Sayborg" kelimesi, "insan ve robot karışımı sibernetik organizma" olarak tarif ediliyor.

'Tarihteki en tartışmalı aygıt mı?'

Google, "Sanal gerçeklik gözlükleriniz olsaydı ne yapardınız?" sorusuyla şimdiden Twitter 'da reklam yapmaya başladı. Kamerası olan gözlükler küçük bir ekran yardımıyla görüntü aktarıyor. Bu aygıtlar sesli talimat yoluyla çalışıyor.

Kampanya, Google gözlükleri ve diğer bireysel gözetim aygıtlarının kullanılmaması yönünde uyarıda bulunan afişler bastırdı. Yürütülen kampanya sonucunda medyada gözlüklerle ilgili çıkan haberlerde "dünyayı geliştirecek muhteşem yeni aygıt" tanımlaması yerine artık "tarihteki en tartışmalı aygıt" tanımlamasının kullanılmaya başlandığı ifade edildi.

Kampanya grubu, Google gözlüklerine ve benzer aygıtlara konulmuş bir açıklama yoluyla kullanıcılara ne zaman kaydedildiklerini bildiren bir uyarı sistemi getirilmesini talep ediyor.

Teknolojiye karşı olmadığını vurgulayan grup, toplum ve demokrasi açısından, insanların kaydedilme, yayımlanma ya da kovuşturmaya uğrama korkusu olmadan yaşamalarının önemini ifade ediyor. Google ise yaptığı bir açıklamada, yeni teknolojilerin toplumda önemli yeni sorunlar gündeme getirdiğini ve gözlüklerin tasarımına büyük önem verdiklerini ifade etti.

Bu çemberi uzaylılar mı yaptı?..

ABD'de bir göletin üzerinde oluşan bu garip şekiller, UFO ve uzaylı iddialarını yine canlandırdı!


New York'ta Eden'in küçük bir kasabasındaki gölette ortaya çıkan manzara, görenleri şaşırttı.

Geçtiğimiz cuma Eden sakinlerinden Peggy Gervase, evinin yakınlarında bulunan bir gölete bakarken suyun yüzeyini kaplayan karın alışılmadık bir şekil aldığını gördü. Suyun üzerinde geniş daireler oluşmuştu. Yerel TV kanalı WGRZ'ye konuşan Gervase, "bunu daha önce hiç görmedim" diyor.

Gervase'in fotoğrafı TV kanalının Facebook sayfasında paylaşmasının ardından bazı kullanıcılar, bu dairelerin neden oluşmuş olabileceğine dair bazı tahminlerde bulundular. Bunlar arasında fil ayak izinden "balık gazı" ve uzaylılara çeşitli ilginç tahminler var.

Daha anlamlı bir açıklama ise doğal su kaynaklarının göletleri genellikle yüzde donan sudan daha sıcak bir suyla besliyor olması. Daha sıcak olan suyun yükselmesi, yüzeydeki karları eriterek bu gördüğünüz etkiyi oluşturabiliyor. Bu tür dairesel biçimlerin oluşmasında göletin dibindeki bitki örtüsünün çürümesi de etkili olabiliyor.

Sarp Akkaya'nın Yeni Rolü Belli Oldu!..

Başrollerini Sarp Akkaya, Doğa Rutkay, Reha Özcan ve İpek Tenolcay'ın paylaştığı, Yunan yönetmen Georgious Papavassiliou'nun yönettiği 'Ölü ya da Diri' filminin çekimleri 12 Mart'ta başladı.

Yunan yönetmen; hareketli takip ve kovalamaca sahneleri ile aksiyon tutkunlarına hitap edecek olan filmin, aksiyon sahneleri ile '007 James Bond Skyfall'ı aratmayacağını söyledi.

Sarp Akkaya'nın 'Komiser Mehmet Yıldız' rolünü canlandıracağı film, Eylül ayında vizyona girecek.

30 Mart 2013

iRadio geliyor

Apple'ın uzun bir süredir konuşulan yeni hizmeti 'iRadio' hakkında yeni bilgiler gelmeye nihayet başladı.

iOS işletim sisteminde bulunmayan radyo hizmeti çok yakında yayımlanacak. The Verge'in haberine göre, Apple’ın müzik sektöründeki plak şirketleri arasındaki görüşmelerin hızlı bir şekilde ilerlediğini ve Apple’ın yeni hizmeti ile karşımıza çıkmaya çok yaklaştığı belirtildi.

Daha önce Apple ile müzik şirketleri arasındaki görüşmeler olumsuz sonuçlanmış ve bu yüzden iRadio’nun yayımlanması 2 defa ertelenmişti. 3.parti yazılımlarla iOS’ta radyo eksikliğini telafi etmeye çalışan Apple, iRadio ile çok farklı bir tarzda hizmet verecek. iRadio da DJ bulunmuyor. Sevdiğiniz türdeki şarkıları liste yapıp direk oynatma imkânına sahipsiniz. Aylık ya da yıllık üyelikler ile bu müzik hizmetinden yararlanabilirsiniz.
iOS 7 ile gelmesi beklenen iRadio hakkındaki bilgiler şimdilik bu kadar.(shiftdelete.net)

Ali Şen'den Galatasaray iddiası: Real Madrid'i elerse...

Fenerbahçe eski başkanlarından Ali Şen çarpıcı açıklamalar yaptı

Ali Şen, Skyturk360'a yaptığı açıklamada Galatasaray ile ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu: "Galatasaray, Real Madrid'i elerse ligde de şampiyon olur."

İşte Ali Şen'in açıklamaları:

"FENERBAHÇE BU SEZON ÇOK İYİ"
"Fenerbahçe bu sene çok iyi. İyi olduğu taraf; Avrupa'daki başarıları. Bir şekilde son 8'de yer olması, tarihe yazılacak bir başarının eşiğinde olması önemli. Ve tabii Türkiye Kupası... Uzun yıllardır alınamayan Türkiye kupası boşluğu vardı. En son benim zamanımda kazanılmıştı. 82'de hem ligi hem kupayı kazandık. Şimdi de geçen sene aldık kupayı. Ama doğruyu söylemek gerekirse ligde pek iyi gitmiyoruz, çok puan kaybettik. Benim zamanımda 84 puan kazanmıştık, bütün maçları kazansaydık 102 puan olacaktı. O zaman için bu kadar az kayıpla rekor bir puandı Fenerbahçe için. Bugün 68-70 puan toplayabilen şampiyon olacak. Çok puan kaybettiğimiz bu yılda şampiyon olmamız için 8 maç var. Bu 8 maçın önündeki engel, aşmamız gereken 4 puan... Son haftayı Galatasaray'la kendi sahamızda oynayacak olmamıza 3 puan olarak bakarsak; Galatasaray'ın da bir maçta berabere kalarak 1 puan kaybetmesi lazım. Olabilir mi olabilir."

"G.SARAY, REAL MADRİD'İ ELERSE..."
"Galatasaray'ın ligi şampiyon olarak bitirip bitirmeme konusunu ben Real Madrid'e bağlıyorum. Eğer Galatasaray Real Madrid'i elerse bizim işimiz zorlaşır. Real Madrid'i yenmelerindeki moralle Süper Lig'deki bütün maçları alırlar diye düşünüyorum. Real Madrid'e elenirse de daha fazla gücüyle Süper Lig'e asılır. Yani elense de elenmese de Şampiyonluk'taki en büyük rakibimiz Galatasaray. Şansımız var ama pek fazla değil."

"F.BAHÇE'NİN ELENMESİ ANORMAL OLUR"
"Bizim Lazio'yu elememiz normal elenmemiz, anormal olur. Lazio, İtalya'da lige iyi başladı. Roma'nın iki tane iyi kulübü var. Birisi Roma birisi Lazio. İki tane güçlü takım.. Lazio milliyetçilerin takımı, Roma da işçilerin emekçilerin tuttuğu takım. Lazio'nun şu anki kadrosunda eskiden de Galatasaray'da oynayan Lorik Cana ve antrenörleri Samsunspor'u çalıştıran Vladimir Petkovic bulunmaktadır. Yani Lazio bizden üstün bir takım değil. Lazio'yu elememiz çok olası çünkü bizim kadromuz Lazio'dan daha güçlü bir kadro."

"TARAFTARIMIZ DİKKATLİ OLSUN"
"Taraftarımızın çok dikkatli olması lazım. UEFA'da ikide birde disiplin komitesine sevk edilmemize öfkeliyim. Taraftarın bu kadar kendi takımına zarar vermesi, uzun yıllar "taraftarın başkanı" olarak adlandırılan Ali Şen'i çok üzüyor. Bugün futbol literatürüne geçecek olan cezalar alıyoruz. Seyircisiz maç oynuyoruz, seyircisiz maçta bir kere daha ceza alıyoruz. Dışarıdan sahaya atılmaması gereken yanıcı madde geliyor. Bir yandan gülüyorum insanlarımız ne kadar yaratıcı diye öte taraftan da ceza alıyoruz. Çek Cumhuriyeti'ne gidiyoruz orada da kendi taraftarımız yüzünden bir ceza daha alıyoruz. O yüzden taraftarımız yapmasın artık bunu. Taraftarımız 12. gücümüz ve 3 tane yıldız futbolcudan daha değerli. Hem taraftar gücünden hem de kazançtan yoksun oluyorsunuz. Daha önemlisi rakip takımı taraftarla yeneceğimiz halde bu durumdan yararlanamıyoruz. Artık bu olmasın, taraftarlar birbirlerini kontrol etsinler."

"BEN ELBETTE AVRUPA DERİM"
"Bana Türkiye'deki şampiyonluk mu yoksa Amsterdam'daki final kupası mı deseniz yani Avrupa Kupası Şampiyonluğu, elbette Avrupa derim... Ama ben o 3 kupayı da istiyorum. Hem Süper Lig, hem Türkiye Ligi, hem de Avrupa Ligi... Avrupa'yı almamız için 5 tane maç var. İki tane Lazio, yarı finalde de 2 maç, ve final. Lazio'yu elersek 3 maçımız var, elediğimiz takdirde önümüze çıkacak takımları eleyebilecek güçteyiz. Onun için bu yıl Avrupa Ligi'nde başarılı olabileceğimiz bir yıl."

"EN BÜYÜK EKSİĞİMİZ EMRE"
"En büyük eksiğimiz Avrupa'da oynayamayan Emre. Emre benim için çok özel bir oyuncu, çok özel bir kişilik. Eskişehir kolay bir takım değil, şampiyon olmak istiyorsak Eskişehir'i elememiz gerek. Trabzon'u da, başka kim karşımıza çıkarsa onu da elememiz şart."

"VOLKAN'A GÜVENİYORUM"
"Volkan Demirel son yıllarda özellikle Daum'dan sonra büyük bir aşama kaydetti. Çok iyi, kendine güvenen bir kaleci oldu. İyi bir kalecide aranan bütün vasıflar Volkan'da mevcut. Beli geniş birinin kalede bu kadar atik ve son derece başarılı olması beklenemez. Ama Volkan 1 numaralı kaleci oldu. Kişiliğiyle, liderliğiyle kaleyi tam anlamıyla dolduruyor. Bu aralar biraz formsuz gibi gözüküyor ama düzelir, ben Volkan'a güveniyorum."(Habertürk)

Facebook'un açıklarından 9 bin dolar kazandı!..

Elazığ'da yaşayan bilgisayar programcısı İlyas Orak, 4 kez sosyal paylaşım sitesi Facebook'un güvenlik açıklarını bulup 9 bin 450 dolar ödül aldı.

Elazığ'ın Kovancılar ilçesinde yaşayan bilgisayar programcısı 22 yaşındaki İlyas Orak, 4 kez sosyal paylaşım sitesi Facebook'un güvenlik açıklarını bulduğunu ve siteden 9 bin 450 dolar ödül kazandığını söyledi.

Orak, Gümüşhane Üniversitesi Gümüşhane Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Programcılığı Bölümü'nden mezun olduğunu söyledi.

Küçüklüğünden beri bilgisayarlarla uğraştığını dile getiren Orak, diğer kullanıcıların var olan program ve oyunları kullandığını, kendisinin bu sistemlerin nasıl yapıldığını merak ettiğini belirtti.

Merakını gidermek için önceleri adını bile bilmediği programlama dilini öğrenmeye çalıştığını vurgulayan Orak, bununla ilgili internet üzerinden araştırma yaptığını anlattı.

Programlama diliyle uğraşınca ilk etapta ''hackleme'' hevesi oluştuğunu aktaran Orak, daha sonra ise ''hata bildirimi'' yapmanın daha uygun olduğuna karar verdiğini açıkladı.

İlyas Orak, yaptığı taramalar sonucunda dünyada ve Türkiye'de birçok şirketin ve resmi kurumun internet sitesinde açık bulduğunu, bunların hepsine hatalarla ilgili bildirim yaptığını kaydederek, şöyle konuştu:

''Facebook'ta 4 tane sistem açığı buldum. Hepsini de 'sıfırlama' bölümünde bulmuştum. İlk güvenlik açığının programını yazdım. Bu, hesap hackleme programıydı. Bir hesabı almam, şifresini değiştirmem 5 saniyemi alıyordu. Son bulduğum güvenlik açığı da sıfırlama noktasında hesapların yüzde 80-90'ını etkileyen bir açıktı. Facebook, bunlara yönelik 'Whitehot' adında güvenlik bildirimi kısmı oluşturdu. Biz de oradan bağlantıya geçiyoruz kendileriyle, onlar da bize dönüş yapıp, teşekkür ediyorlar. Geri dönüşleri 15 gün-1 ay arasında sürüyor. Güvenlik bildirimi yaptıktan sonra bir miktar ödül var. Ben toplamda 4 kere ödül aldım, bunlar açığın derecesine göre değişiyor. Ben sırasıyla 2 bin 950, 5 bin ve en son bin 500 dolar ödül aldım.''

Aldığı 9 bin 450 dolarlık ödülü tahsil etmekte zorlandığını belirten Orak, kendisine gönderilen kartın anlaşmalı bankalarının Türkiye'de bulunmadığını, parasını ya yurt dışındaki akrabalarının yardımıyla ya da havaleyle alabildiğini söyledi.

WHITEHOT LİSTESİNDEKİ 9 TÜRK'TEN BİRİSİ
İlyas Orak, sosyal paylaşım sitesinin, güvenlik açığı bulanların isimlerini Whitehot listesine yazdığını, kendisinin isminin de burada bulunduğunu bildirdi.

Listede yer alan 9 Türk'ten 4'ünün adının listeye yazılmasına vesile olduğunu açıklayan Orak, ''Bildirimde bu kişilerin de bana yardımcı olduğunu belirttim ve ödül almalarına aracı oldum'' dedi.

Orak, hiçbir işte çalışmadığını, başvuru yaptığı firmaların ya kendisini umursanmadığını ya da olumlu cevap vermediğini vurgulayarak, iyi bir firmada kariyerine devam etmek istediğini sözlerine ekledi.

Gökçe Bahadır her akşam Asmalımescit'te!..

Rol aldığı "Kayıp Şehir" dizisi reyting kurbanı olan oyuncu Gökçe Bahadır, Asmalımescit'ten çıkmaz oldu...
Güzel oyuncu Gökçe Bahadır, gece hayatına iyice alıştı.
Hemen hemen her akşam Asmalımescit'te eğlenen Bahadır, önceki gece de kural bozmadı.
Ünlü oyuncu, kıyafette de spor tarzı tercih etti.


TAKVİM İNTERNET SİTESİ

Shakira hayranlarını şaşırttı

Geçtiğimiz Ocak ayında bir erkek çocuk dünyaya getiren ünlü şarkıcı, aradan 3 ay geçmeden eski formuna kavuştu.

Kıvrak dansları ve dolgun hatlarıyla Türkiye'de de çok sevilen ünlü şarkıcı Shakira, kısa bir süre önce ilk çocuğunu dünyaya getirdi.

Barcelonalı futbolcu Gerard Pique ile evli olan şarkıcının Milan adını verdikleri oğulları geçtiğimiz Ocak ayında dünyaya geldi. İngiliz basınından The Daily Mail sitesinde yer alan habere göre, doğumun ardından henüz 3 ay bile geçmemiş olmasına rağmen Shakira eski formuna döndü.

Fransa'nın Paris kentinde yeni parfüm markası S'i tanıtan ünlü şarkıcı, deri kıyafetleri içinde Latin güzelliğinden hiçbir şey kaybetmediğini ortaya koydu. Adeta hiç doğum yapmamış gibi görünen 36 yaşındaki şarkıcının keyfi oldukça yerindeydi.

Justin Bieber'ın maymunu Almanya'ya alınmadı

Kanadalı pop şarkıcısı Justin Bieber'ın maymununun, Almanya'ya girişine izin verilmedi.

Alman gümrük yetkilisi Thomas Meister, 19 yaşındaki şarkıcının Almanya'ya beraberinde getirdiği kapuçin maymununun, geçen perşembe günü Münih havalimanındaki kontrol sırasında gerekli belgeleri olmadığı için ülkeye girişine izin verilmeyerek, gümrükte tutulduğunu söyledi.

Avrupa turnesi çerçevesinde Münih'te konser veren Bieber'ın, maymununu gümrükte bırakmak zorunda kaldığı belirtildi.

Kuzey Kore'den şaşırtan Photoshop hilesi!..

Dünyann en çok tartışılan ülkesi, Photoshop hileleri ile dünyayı kandırmaya devam ediyor!
Ordunuzun, savaş uçaklarınızın ve donanmanızın görenlere korku salmasını istiyorsanız çok fazla uğraşmanıza gerek yok; biraz Photoshop bilmeniz yeterli.

İran'ın güldüren Photoshop hilelerinin ardından yeni ortaya çıkan Kuzey Kore donanmasına ait görüntülerde de Photoshop'un izine rastlandı. Yukarıda gördüğünüz fotoğraftaki hovercraft filosundaki modellerin birbirine aşırı derecede benzemesi şüphe uyandırıyor. Korean Central News Agency tarafından medyaya sağlanan fotoğrafta arka plandaki iki hovercraft'ın ve öndeki hovercraft'ların kopya olduğu anlaşılıyor.

Aslında fotoğraflardaki düzenlemenin başarısız olduğunu söyleyemeyiz. Ancak biraz daha fazla zaman ayırarak araçlar daha farklı hale getirilebilirdi. Daha fazla detay için The Atlantic'in bu makalesine göz atabilirsiniz.

Erkeklerin evlilik korkusunun 8 nedeni!..

Bazı erkeklerin birliktelik yaşamaktan ve yaşadıkları ilişki “birliktelik, sevgililik” gibi tanımlar altında sürerken bu durumdan memnun oldukları ancak konu evlilik olduğunda ise birkaç adım geriye gittikleri görülüyor.

Değişen kültürel ve sosyo-ekonomik yaşam biçimleri, erkeklerin evliliğe bakışı üzerinde de etkili olabiliyor.

 Peki erkekler neden evlilikten kaçınır?

1) Kendisinin dışında başka kişilerin sorumluluğunu resmen üstlenmenin verdiği baskı

2) Tek eşli yaşamın özgürlüğünü kısıtlayacağı düşüncesi

3)
Yakın arkadaş olduğu kişiler bekarken evlendiğinde yaşamının ve dolayısıyla da yaşam alışkanlıklarının olumsuz yönde değişeceği

4) Aldatılma korkusu

5)
Ekonomik gücünün aile geçindirmeye yeterli olmayabileceği kaygısı

6) Yeteri kadar sosyal ve seksüel deneyime sahip olmamış olmak

7) Özgüven eksikliği

8) Yalnız yaşamaya alışmış olmak

İşte yukarıdaki gibi sebeplerden dolayı, kadınlar ne zaman evlilikten söz etse erkeklere yan çizmek veya kaçınmak zorunda hissediyorlar.
haberrevizyon

Ahmet Kural'a ince ayar!..

Ünlü magazici Kenan Erçetingöz canlı yayında Kızı Burcu Kıratlı ile işler Güçler dizisinin sevilen oyuncusu Ahmet Kural'ın ilişkilerine son vermesi hakkında konuştu.


Erçetingöz, "Ahmet Kural şimdi şan şöhretin etkisinde ama bu camiaya girdikçe Burcu gibi kızların olmadığını görecek..." dedi.

"Ben ilişkilerine hiç müdahale etmedim" diyen Erçetingöz, "Geldiler bittiğini söylediler tamam dedim ama Kural'ın kızımı üzmesinede izin vermem" diye belirtti.

Larissa Gacemer'in eşinden çarpıcı açıklamalar!..

İzmirli yakışıklı model Burak Gacamer, Survivor adasında gösterdiği üstün performansla şimdiden gücünü ve azmini ortaya koyan eşi Larissa hakkında neler söyledi?..


Larissa, Survivor'da mücadele ediyor.. Peki Burak cephesinde durum ne? İzmirli erkek model Burak Gacemer, güzel eşinin yokluğuna nasıl dayanıyor? Larissa'nın adada gösterdiği performans için ne düşünüyor?

* Larissa'nın Survivor macerası başladı... Bir hafta geride kaldı... Öncelikle ilk izlenimlerini alalım.
- Survivor baya eğlenceli ve zorlu başladı bana göre... Havanın aşırı sıcak olması tüm yarışmacıları zorluyor... Sanırım en büyük faktör şimdilik sıcaklık... Larissa'yı çok iyi gördüm. Enerjisi ve motivasyonu çok yüksek. Her geçen gün gücünü daha da ortaya çıkarıyor. Her izlediğimde ona hayranlığım bir kez daha artıyor...

* Sence Larissa ada yaşamına alıştı mı?
- Gözlemlediğim kadarıyla Larissa, adaya en çabuk uyum sağlayan yarışmacılardan biri oldu. Hem adada yaşam standartlarını artırmak için ekibe yardımcı oluyor, hem de yarışlarda oldukça başarılı. İnanıyorum ki ilerleyen günlerde takım için ne denli önemli bir yarışmacı olduğunu herkes daha iyi anlayacak.

* Larissa ada öncesi en büyük destekçisinin sen olduğunu söylemişti... Hatta adada sana olan aşkı ve özlemenin ona güç vereceğini vurgulamıştı...
- Desteğim her zaman devam ediyor ve edecek tabii ki. Şuan görüşemiyoruz ama ona pozitif enerji yolluyorum. Her an onu düşünüyorum ve inanıyorum ki bunu o da hissediyor ve bundan güç alıyor.

* Onu televizyonda izlerken neler hissediyorsun?
- Larissa'yı izlerken çok heyecanlanıyorum. Özellikle yarışırken.... Adeta nefesimi tutuyorum onu izlerken. O yarışırken ben de yanındaymışım, onunla birlikte o yarışı tamamlıyormuşum gibi oluyorum. Kalbim hep onunla... Eminim bu desteğimi o da hissediyor...
Karımla inanılmaz gurur duyuyorum... Azmini, gücünü ve başarısını gördükçe 'işte benim karım' diyorum.

* Günler geçtikçe, Larissa'nın zor anlarına şahit olacaksın... O aç kaldığında ya da üzüntüden ağladığında eminim sen de en az onun kadar etkileneceksin... Buna dayanmak en zoru sanırım...
- Kesinlikle... Onun üzülmesine asla dayanamam... Onun hissettiği her duyguyu ben de onunla birlikte yaşıyorum inan. Umarım onu hep mutlu görürüm... Şuan zaten Panama'ya konsantreyim.. Cumartesi gelmesi için can atıyorum, onu görebilmek için... O beni göremiyor ama ben onu haftada 3 kez görüyorum. Buna da şükür...(gülüyor)

ASLA AÇ KALMAZ

* Sence Larissa'yı adada en fazla ne zorlar?

- Larissa güçlüdür... Açlık, zorlar diyeceğim ama balık konusunda baya bereketliler maşallah.(gülüyor) İzlediğim kadarıyla karınları doyuyor. Şuan için bir açlık söz konusu değil... Ödül oyunlarını da kazanıyorlar. Umarım, sonuna kadar bu böyle gider.

* Aç kalacakları zaman ne bulurlarsa yemek zorunda kalacaklar... Larissa 'bunu asla yemez' dediğin bir şey var mı?
- Larissa çok çıtkırıldım gözükse de hiç değildir. Zaten adada da bunu gösteriyor. Yemek konusunda sorun yaşayacağını düşünmüyorum. Adada balık bol, sıkıntı olmayacaktır. Olsa da gerekeni yapar... Larissa'nın aç kalacağını düşünmüyorum bu yüzden...(gülüyor)

* Larissa finale kalır mı sence?
- Finale kalıp kalamayacağını bilemem ama bunun için elinden gelenin fazlasını yapacağına eminim... Ne azından kızlar arasında sona kadar gider, bir sakatlık olmaz ise diye düşünüyorum.

* Sizin ki kıtalar arası bir aşk hikayesi.... Ayrı kalmak zor mu? Eminim şimdiden özledin?
- Evet... Yine aramıza kıtalar girdi...(gülüyor) Özlememem mümkün değil. İlk günden itibaren özlemeye başladım. Ayrı kalmak kolay değil. Ama onu izledikçe eşimle gurur duyuyorum.

HER İŞİ YAPAR

* Sen niye katılmadın? Bence gönüllüler takımında olsaydın büyük bir aşk kapışmasına şahit olabilirdik...
- Evet, izlerken imrenmiyor değilim... Katılsaydım keyifli olabilirdi, senin de dediğin gibi... Ama şartlar öyle gerekti... Her şeyin hayırlısı diyelim...(gülüyor)

* Kızlar arasında ufak ufak bir gruplaşma mı başlıyor yoksa bana mı öyle geliyor... Larissa ile bir arada pek göremiyoruz kızları... Sen ne dersin?

- Kızlarda çok guruplaşma olduğunu sanmıyorum. Larissa, Bennu, Nazenin ve Irmak iyi anlaşıyor şimdilik. Şuan Doğukan'la ev yapımıyla uğraşıyorlar Larissa. Duvarlara yaprak örüyor. O konularda da baya marifetli. Sanırım o yüzden, ortalarda pek görünmüyor. (gülüyor) Aslında oldukça hummalı bir çalışma içinde adada... Tüm marifetlerini gösteriyor güzel eşim.(gülüyor)

* Gerçekten de öyle... Oyunlarda da oldukça başarılı... Yarışma öncesi yaptığı çalışmalar işe yaramış görünüyor...
- Larissa güçlü, inatçı, hırslı bir yapıya sahip. Ekip işi bu bence. Takım arkadaşlarıyla kenetlendiler. Survivor'a en son katılan isimlerden biri Larissa.. 'Krem' dizisi final yaptıktan sonra 10 gün çalışma fırsatı oldu sadece. Yani çok zamanı olmadı hazırlanmak için. Ona rağmen her şeyin üstesinden geliyor. Larissa hakkında hayırlısı neyse o olsun diyorum. Allah bütün takım arkadaşlarının yardımcısı olsun....

"Onsuzluğa dayanmak gerçekten çok zor"

* Acun önceki bölümlerde yeni evli çiftleri birbiriyle görüştürüyordu... Eminim o günü iple çekiyorsundur?
- Evet, Acun görüştürüyor ama önce hak etmek gerekiyor... Yani ödül kazanması şart Larissa'nın... (gülüyor) Panama sahilinde bir araya geleceğimiz, ona sarılacağım, kokusunu içime çekeceğim günü hasretle bekliyorum. Onsuzluğa dayanmak gerçekten çok zormuş.... Tek dileğim ilk fırsatta onu görebilmek...

MÜJGAN KULLE / YENİ ASIR İNTERNET SİTESİ

Bülent Ersoy'un yeni gözdesi


Bülent Ersoy'dan Popstar'da yarışan Mustafa'ya büyük destek: "Kazanamasa bile onu aldım!"


Star tv ekranlarında yayınlanan Bülent Ersoy,Serdar Ortaç, Demet Akalın ve Orhan Gencebay’ın jüri üyesi olduğu “Popstar 2013”ün ikinci haftasında kazanan Mustafa, elenen Gizem olmuştu.
Yarışmaya Tekirdağ’dan katılan 21 yaşında, evli ve iki çocuk babası Mustafa, Yusuf Nalkesen’in “Yalan Değil Pek Kolay Olmayacak” adlı sanat müziği eserini seslendirmişti.

Mustafa’nın sesinden çok etkilenen Bülent Ersoy, elindeki kağıtları sahneye fırlattı ve yarışmacıyla ilgili yorumlarında ise “Bir başka alemsin, resmen gökyüzünde kanatlanmış uçuyor zannediyorum seni dinlediğim vakit. Bu nasıl okuyuş, bu nasıl icra... Allah sana uzun ömür versin çocuğum. Allah yolunu açık etsin. Bilki ne olursa olsun buranın neticesi, sen benimle olacaksın. Seni herkesin dinlemesi lazım. Son yıllarda gelen en duygulu ve en sağlam okuyan bir elemansın... Kazanamasa bile ben onu aldım. Sahne aldığım her yerde önce onu çıkaracağım sonra ben çıkacağım...”

Jüri ve SMS oylarıyla Popstar 2013 ‘de ayrılan isim ise yarışmaya İzmir’den katılan lise öğrencisi Gizem Sargın olmuştu.  Gizem, %4,1 oy oranıyla Azerbaycanlı Kamran Aliyev’in ardında kalarak Popstar hayaline ikinci bölümde veda etmişti. Performansının ardından Gizem’i sert eleştiren Serdar Ortaç, genç şarkıcıyı elendikten sonra ilk teselli eden kişi oldu.(posta)

Facebook'ta En Çok Nelere Bakıyoruz?


En çok kullanılan sosyal paylaşım sitelerinden olan Facebook hayatımızın büyük bir parçası olmuş durumda.

Evde, iş yerinde, otobüste, kafede kendimizi bir anda Facebook uygulamasında buluyoruz. Hayatımızda böylesine bağımlılık haline gelen bir uygulamada neler yapıyoruz, vaktimizi en çok neye ayırıyoruz hiç düşündünüz mü?

IDC tarafından yapılan bir araştırma bu sorunun cevabını veriyor. Facebook Mobil'de kullanıcılarının çoğu genelde profillerindeki haber akışlarını okuyor.  Mobil uygulamadaki zamanının neredeyse yüzde 82'si newsfeed, yani haber akışlarını, kontrol etmekle geçiyor.

Eğer haber okumuyorsak, uygulamayı kullananların yüzde 49'u arkadaşlarının güncellemelerine yorum yazıyor. Yüzde 38'imiz profillerini güncelliyor. Kullanıcıların geriye kalan yüzde 7'si ise Facebook uygulamasıyla entegre çalışacak yeni uygulamaları araştırıyor.

IDC'nin yapmış olduğu bu araştırmada akıllı telefonlarla ilgili çarpıcı açıklamalara da yer verildi. Örneğin kullanıcıların yüzde 79'u sabah uyandıktan sonraki ilk 15 dakika içerisinde telefonlarını kurcalamaya başlıyor.

Dünya, Berlin'de terzilik yapan 83 yaşındaki gurbetçi Ali amcanın internette fenomene dönüşen şıklığını konuşuyor

Berlin’de bir cafede garsonluk yapan Zoe Spawton, hergün cafenin önündeki masaları dizdiği sabah saat tam 9:05’te, şık kıyafetleriyle geçen ihtiyar adamı farketmekte gecikmedi.


29 yaşındaki Avustralyalı fotoğrafçı Spawton, 83 yaşındaki gurbetçi Ali amcayı hergün farklı bir elbiseyle tamamladığı şıklığıyla fotoğraflamaya başlayınca internette fenomene dönüşen bir öykü de doğdu. Spawton’un ‘What Ali Wore (Ali bugün ne giydi)’ başlıklı Tumblr sayfası internette hızla yayılmaya başladı.

Kabadayı yürüyüşünden etkilendi

Bütün dünyada takipçileri olan Tumblr sayfası, son olarak  CNN’e de konu oldu. Spawton, Ali amcanın sadece kıyafetlerinin değil  ‘’kabadayı tarzı (swagger)’’ yürüyüşünden de etkilenmiş. Birkaç hafta süren selamlamalardan sonra, çok az Almanca bilen Spawton, çok az İngilizce bilen Ali amcayı fotoğraflarını çekmeye ikna etmiş. Bu arada Ali amcanın Türkiye’den 44 yıl önce Berlin’e geldiğini de öğrenmiş. Aslında doktor olan Ali amca, emekli olduktan sonra terziliğe başlamış ve 10 yıldır da Berlin’de yalnız yaşıyor. Tumblr sayfası, bir Alman moda blogunun bu hafta haber yapmasından sonra, 29 yaşındaki Avustralyalı bir kadın fotoğrafçı ile 83 yaşındaki Türk’ün bu sıradışı dostluğu bir anda internet fenomenine dönüştü.

Tumblr sayfasında terzilik yapan Ali amcanın 31 fotoğrafı yer alıyor. Spawton, Ali amcanın soyadını ve çalıştığı yeri ise kişisel mahremiyetini ihlal etmemek için gazetecilere vermiyor. Sayfaya yorum gönderen birçok kişi Ali amcanın kendilerine babalarını ya da dedelerini hatırlattığını belirtiyor.

Spawton aşağıdaki fotoğrafı Ali amca artık ünlü olduktan sonra 28 Mart günü çekmiş. Fotoğrafın altına ise şu notu düşmüş:

‘’Ali’nin bugünkü fotoğrafını her zamankinden fazla insanın göreceğini sezdiği belli oluyor. Müthiş giyinmiş bugün’’(amerikabülteni.com)


Kuzey Kore savaş durumuna geçti!


Kuzey Kore, Güney Kore ile savaş durumuna geçtiğini duyurdu. Buna karşılık Güney Kore bu tehdidin yeni bir durum olmadığını bildirdi.


Kuzey Kore hükümeti, iktidardaki İşçi Partisi ve ilgili kuruluşların yaptığı ortak açıklamada, iki ülke arasındaki ilişkilerin artık savaş yönetmeliğine göre düzenleneceği belirtildi. Kuzey Kore haber ajansı KCNA tarafından bugün yayımlanan açıklamada, Kuzey Kore ile Güney Kore arasındaki kara ve deniz sınırı yakınlarındaki her türlü askerî provokasyonun “çatışma ve nükleer savaşa” yol açacağı ifade edildi.

Güney Kore: 'Tehditler yeni değil'

Güney Koreli askerler Kuzey Kore sınırında tetikte bekliyor.
Buna karşılık Güney Kore, “tehditlerin yeni olmadığını” bildirdi. Güney Kore Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Kuzey Kore'nin tutumu, “provokasyon içeren bir dizi tehdidin” bir parçası olarak nitelendirildi. Ayrıca ortak sınırda olağanüstü askerî hareketlilik gözlenmediği belirtildi.

Batılı ülkelerin tepkisi
Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden, “tehditleri ciddiye aldıklarını ve müttefikleri Güney Kore ile iletişim halinde olduklarını” belirtti.

Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle Bild gazetesinde yayımlanan makalesinde, Kuzey Kore'nin tehditlerini “bölge barışı için ciddi bir tehlike olarak” nitelendirdi. Westerwelle, “Kuzey Kore'nin ateşle oynadığı bu sorumsuz oyuna son vermesi gerektiğini” ifade etti.

Rusya ise tarafları itidalli olmaya çağırdı. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Kuzey ve Güney Kore'nin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri'nin de sorumluluğun bilincinde ve itidalli olması gerektiği kaydedildi.

Yıllardır süren savaş durumu
Kuzey Kore hükümetinin 12 Mart'ta yaptığı nükleer denemenin ardından, bölgede tansiyon yükselmişti. Geçtiğimiz günlerde, Kuzey Kore yönetimi Güney Kore ile yapılan ateşkesin geçerliliğini yitirdiğini bildirmişti. İki ülke arasında 1953'te sona eren savaş sonrasında ateşkes ilân edilmiş, ancak barış antlaşması imzalanmamıştı. Bu nedenle, iki ülke arasında teknik olarak savaş durumu hâkim.
© Deutsche Welle Türkçe

Leopar yeniden Türkiye'de!

Nesli tükendiği sanılan leopar 36 yıl sonra Siirt’te ortaya çıktı. Ama ölü olarak...

Kasım 2010’da Gabar Dağı’nda öldürülmüş halde bulunan leoparın postu ancak birkaç hafta sonra yüzülmüş.  Bu sürede karın kısmı çürüyen post, bugün Siirt’in bir köyünde bulunuyor

Herkesin kısaca heykel dediği meydanı geçip bir sokağa girdik. Ne akşamın karanlığında yanımda yürüyen kişinin, ne de daha on dakika önce onu benimle tanıştıran adamın adını biliyordum. Birkaç sokak geçtikten sonra bir kahveye girip, kapıya yakın bir yere oturduk ve yanımdakilerden biri arkadaşını arayıp geldiğimizi haber verdi. Kısa bir süre sonra kahveye gelen genç bir adam sakince yanımıza oturdu. İlk defa geldiğim Siirt’in ara sokaklarındaki bu küçük kahvede sanırım ben onlardan korkuyordum, onlar da benden...



Ortamı yumuşatmak için, yaban kedileri üzerine serbest çalışan bir biyolog olduğumu söyleyip arazi çalışmalarımda çektiğim vaşak, karakulak ve kurt fotoğraflarını göstermeye karar verdim. İşe yaramıştı, fotoğraflar bittiğinde artık hepimiz gülümsüyorduk. Bilgisayarımı çantasına yerleştirirken, kahveye çağırdığımız genç adam cep telefonunu çıkartıp tuşlarına basmaya başladı. Aradığı şeyi bulduğunda telefonunu bana uzattı. Küçük parlak ekranda, açık sarı postu siyah beneklerle kaplı iri bir hayvan, başı öne düşmüş, kuru otların üzerinde yatıyordu. Bu bir leopardı...

Anadolu’da bilinen son leopar, 1974 yılında Beypazarı’nda öldürülmüştü ve Türkiye’de tükendiği kabul edilen hayvan, yıllar sonra ilk kez Anadolu’da yeniden görüntülenmişti. Ama yine ölü olarak! Peki bu fotoğraf ne zaman çekilmişti?

17 Kasım 2010’da çekildiği anlaşılan dijital fotoğraf, 1974’ten beri Türkiye’de leoparla ilgili ele geçen ilk somut kanıt.
Türkiye’de 1970’lerden beri tükendiği kabul edilen leoparın varlığına ait ilk somut veri yıllar sonra Siirt’te ortaya çıkmıştı.... Son kayıt, 17 Ocak 1974’te Ankara Beypazarı’nda öldürülen bir leopara aitti. Öldürülen leoparla ilgili haber bir gazetede “İnsan parçalayan panter” başlığıyla yayımlandı. Ama leoparın etkisi 1970’lerde Anadolu’nun batısında tükenmesinden sonra da devam etti.

Bu tarihten sonra su ürünleri mühendislerinden biyologlara kadar birçok kişi Anadolu’da leoparın halen yaşadığını iddia etmeye ve bunu kanıtlamaya çalıştı. Öyle ki, bu çabalar bir süre sonra, varlığı bilinen diğer yaban hayvanların korunması için verilen çabalardan daha fazla ağırlık kazanmıştı. Doğa korumaya ayrılan sınırlı bütçeler, onlarca yıl leoparı aramak için harcanırken, Türkiye’de halen yaşadığı bilinen ve belki de gelecekte leoparla aynı kaderi paylaşacak Avrasya vaşağı, karakulak, saz kedisi ve yaban kedisi gibi türlerin korunmasına yönelik projeler ikinci plana atıldı. Oysa geyik ve yabankeçisi gibi türleri avlayabilmesi nedeniyle vaşaklar, bir ekosistemde leoparla aynı öneme sahip. Ve vaşakların yaşam alanlarının korunması, leoparın olası yaşam alanlarının da korunması anlamına geliyor.

Siirt’e en yakın leopar kaydı, yaklaşık 430 km uzaklıkta, Irak’ın Süleymaniye kenti yakınlarında, Ekim 2011’de alındı. Bu, her ne kadar uzak bir mesafe olsa da, İran ve Irak’ın Türkiye sınırına yakın bölgelerinde yeterli çalışma yapılmadığı için buralarda leopar popülasyonlarının olup olmadığı bilinmiyor. Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kedi Uzmanları Grubu Başkanı Urs Breitenmoser, Ortadoğu’da, bilimsel araştırması yapılmamış en büyük leopar ekosistemlerinin Türkiye’nin doğusu, kuzeybatı İran ve kuzey Irak’ı içine alan bölgede bulunduğunu söylüyor. Breitenmoser, 2000’li yılların başından beri bölgeden ilgili kişilerle toplantı ve eğitimler düzenliyor. Amacı, hem Kafkaslar’da, hem de Ortadoğu’da leopar konusunda çalışmaları başlatabilecek yerel kişileri eğitmek. 2011’de Tiflis’te yapılan toplantıya Türkiye’den katılan uzmanlar, leopar kayıtlarının toplanıp değerlendirilmesi için DKMP öncülüğünde bir komisyon kurulmasına karar verdi. Toplantılara DKMP adına katılan Hasan Emir, kurumun yapısındaki değişiklikler nedeniyle bu komisyonun halen kurulamadığını ama ortaya çıkan fotoğrafın, iyi bir başlangıç olacağını söylüyor...

Leopar, 1970’li yıllarda Türkiye’de tükenme noktasına geldiğinde doğal alanlar henüz ileri seviyede bozulmamıştı. 20. yüzyılın sonuna doğru, nüfusun özellikle Türkiye’nin batısında artmasıyla hem hayvancılıkla uğraşanların hem de leoparın besini olan geyik ve yabankeçisi avlayanların sayısı arttı. Leoparın sonunu getiren etkenlerin başında, büyük olasılıkla avladığı türlerin azalması geliyordu.

Neredeyse yarım asır, Türkiye’deki yaban hayatı üzerine çalışan biyolog Tansu Gürpınar, 1950’li ve 1960’lı yıllarda avcıların sürü sahiplerinden para almak için çok sayıda leopar öldürdüğünü söylüyor. Onlardan biri 1950’lerde Muğla ve Aydın’da onlarca leoparı avladığı söylenen Mantolu Hasan lakaplı Hasan Bele’ydi. Gürpınar’a göre, leoparın neslinin tükenmesinin ardında başka birçok etken olabilir, “Ama bunları bulmak için artık çok geç.”

1974’te Beypazarı’nda öldürülen leoparın haberi gazetede “İnsan parçalayan panter” başlığıyla yer almıştı.

LEOPARIN ŞANSI AZALIYOR
Bir dönem Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşayıp Anadolu leoparı, Anadolu parsı, Anadolu panteri gibi adlarla anılan “büyük kedi” aslında leoparın bir alttürüydü. Yani kendi başına bir tür değil, Afrika’dan Asya’ya kadar yayılan leoparın, –kabaca söylemek gerekirse– bir popülasyonuydu. Geçmişte hayvanların kafatası ölçüleri, post renkleri, ortalama ağırlıkları gibi birçok morfolojik özelliğine bakılarak yapılan sistematik çalışmalarda 27 farklı leopar alttürü tanımlandı. Bu alttürler arasında bazılarının özellikleri çok farklıydı. Arap Yarımadası’nda yaşayan Arap leoparının ergin erkekleri 17 kg gelirken, kuzeydeki Pers leoparının bazı bireyleri 70 kg’ı geçiyordu. Fakat genetik tekniklerin hızla gelişmesiyle yapılan çalışmalardan sonra alttür sayısı, 1996’da sekize indi ve 2001’de yapılan daha kapsamlı bir çalışmada dokuz oldu.

Her iki çalışmada da bilimsel adı Panthera pardus tulliana olan Anadolu leoparının, yaşam alanı Türkiye’den Afganistan’a uzanan Pers leoparı Panthera pardus saxicolor ile aynı alttür olduğu iddia edildi. Ne yazık ki, iki çalışmada da Anadolu’daki leopar örnekleri incelenemediği için kesin bir yargıya varmak mümkün olamıyor.

Evrimsel süreçte farklı alttürlerin oluşması için popülasyonların binlerce yıl boyunca birbirinden doğal bariyerlerle ayrılması ve bu sayede farklılaşmaları gerekir. Günümüzden 470–825 bin yıl önce Afrika’da evrimleşip 170–300 bin yıl önce Asya’nın doğusuna kadar yayılması sırasında birçok değişik habitat tipine uyum sağlayabilen leoparın, birbirine çok yakın Anadolu ve İran’da iki ayrı alttür oluşturabilecek kadar farklılaşması pek de mümkün görünmüyor...

Siirt’e son gidişimde beni gezdiren aracın şoförü Mehmet, Botan Çayı üzerindeki bir köprüden geçerken “Barajın suyu vadinin büyük kısmını kapatacak” dedi. İlk anda hangi barajı kastettiğini anlamadım. Mehmet sessiz kaldığımı görünce “Ilısu” diye tamamladı. Eski bir askeri karakolu ve fıstık bahçelerini geçip tırmanmaya başladık. Az önce geçtiğimiz köprüye baktım. Baraja neredeyse 50 kilometre uzaklıkta olmasına rağmen su altında kalmaması için, onlarca metre yükseklikte yapılmıştı. Belli ki baraj gölü bu köprüden sonra da kilometrelerce uzanacaktı. Kışları neredeyse hiç kar yağmayan ve Türkiye’de leoparın halen neslini korumuş olabileceği bu kuru ekosistemin baraj gölünden nasıl etkileneceğini hayal bile edemedim...

*Batur Avgan’ın kaleme aldığı, Selmet Güler’in fotoğraflarını içeren ‘Leopar yeniden Türkiye’de’ başlıklı yazının tümünü, National Geographic Türkiye’nin Nisan sayısında okuyabilirsiniz.(ntvmsnbc)


Lindsay Lohan masanın altında ne yapıyor?


 Lindsay Lohan Brezilya, San Paulo’daki bir gece kulübünde eğlenirken görüntülendi.

Fakat Lindsay’nin gece kulübünde çekilen bir fotoğrafı, aktrisin tuhaf bir tavrını gözleri önüne serdi.

Radar Online’ın haberine göre fotoğrafının çekilmesini istemeyen Lindsay, çareyi bir masanın altına saklanmakta buldu.

Kendisini bekleyen 90 günlük rehabilitasyon sürecine kadar eğlenmeye devam etmeye kararlı gözüken Lindsay, San Paulo’daki bir gece kulübündeydi.

Kulüpte DJ masasının altına saklanmış halde görüntülenen Lindsay’nin dağınık saçları da dikkat çekti.

Maddi sorunları olduğu bilinen Lindsay’nin buna rağmen Christian Louboutin marka pahalı bir çift ayakkabı giydiği görülüyor.(TurkishNY)